Son Dakika

Bir Çocuğun Rüyası

Bir Çocuğun Rüyası

1900’lerin başında, Missouri’nin küçük bir kasabası olan Marceline’de bir çocuk vardı.
Kış sabahları soğuk evlerinde, kömür parçasıyla duvarlara resimler yapardı.
Ellerinin üstü is içinde, çizgileri yamuktu ama yüzünde hep bir tebessüm olurdu.

Okulda çoğu zaman hayalci olmakla alay edilirdi; çünkü o defterine yazı değil, rüyalar çizerdi.
Fareler, tavşanlar, konuşan hayvanlar…
Kimse anlamazdı ama o kâğıttaki figürler onun için yaşayan dostlardı.

1918’de, henüz 16 yaşındayken yaşını büyük göstererek Birinci Dünya Savaşı’nda ambulans şoförü olarak Fransa’ya gitti.
Savaştan sonra ABD’ye döndüğünde, cebinde birkaç kuruş, elinde ise sadece kalemi vardı.
Ama umudunu hiç kaybetmedi.

1923’te ağabeyiile birlikte Los Angeles’ta küçük bir animasyon stüdyosu kurdu:
Kimi gün yemek yiyecek paraları olmazdı, ama o çocukken çizdiği küçük fare figürünü hep yanında taşırdı.
Bir gün o fareye yuvarlak kulaklar, koca gözler ve neşeli bir gülümseme ekledi.
Ona “Mickey” adını verdi.

Ve 1928’de, sessiz sinemanın son günlerinde, ilk sesli çizgi film olan “SteamboatWillie” ile o fare sahneye çıktı.
O günden sonra sinema, çocukluk ve hayal gücü bir daha asla eskisi gibi olmadı.
Mickey, milyonlarca çocuğun arkadaşı, Walt ise onların hiç büyümeyen rehberi oldu.

Yıllar sonra bir gazeteci ona “Başarının sırrı nedir?” diye sorduğunda,
Walt gülümsedi ve şöyle dedi:

“Ben sadece büyümeyi reddeden bir çocuğum. Hayatım, o çocuğun rüyasını sürdürmekten ibaret.”

 Ve işte o çocuk, Walt Disney’di.

Yazar Uğur Kıymaz

ugurkiymaz@bilgigazetesi.org