İnsanlar Uykudadır, Ölünce Uyanırlar
İnsanlar Uykudadır, Ölünce Uyanırlar
Merhaba sevgili okuyucularım. "İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar." Hazreti Muhammed'e (s.a.v.) ait olan bu hadis-i şerifi çoğumuzun duyduğundan eminim. Peki, sizce burada gerçekten anlatılmak istenilen nedir? İşte bugünkü yazımda buna yer vermek istiyorum.
İyi bir okul kazan, diplomanı al, iyi bir işte çalış, ehliyet al, tatile git, spor yap, sağlıklı beslen, araba al, haftada iki kez arkadaşlarınla buluş, kitap oku, korku filmi izlemek için sinemaya git, âşık ol, evlen ve yuvanı kur, çocuk yap, kendini ailene ada...
Hayattaki her şeyi planlıyoruz, değil mi? Seçimlerimizle, kararlarımızla, isteklerimizle, geleceğe dair planlarımızla... Bütün bunlar bu dünya ile ilgili değil mi? Dürüst olalım; yatırımlarımızın her biri bu dünya için. Zamanımız çok kıymetli, her şeye aceleyle yetişmeye çalışıyoruz.
Peki, unutulmak istenilen, düşünmeyi ertelediğimiz o şey... Peki ya ölüm!
Hâlbuki ölüm, planlarımız arasında başımıza gelebilecek, gerçekleşmesi en mümkün olan TEK GERÇEK değil midir? Hayatın kesin ve kaçınılmaz sonu değil midir?
Peki, rüyadaysak, kendimizi altınların arasında bir mağaranın içinde bulsak ve o altınları çuvallara doldurup evimize götürmeye kalksak ve sonra rüyada olduğumuzun farkına varsak, demez miyiz kendimize: "Kendine gel. Birazdan alarm çalacak ve uyanacaksın. Boşuna efor harcama," diye.
Evet... İNSANLAR UYKUDADIR, ÖLÜNCE UYANIRLAR.
Hepimiz hayatımızda çoğu zaman vaktimizi doğru şekilde değerlendirmiyoruz. Hangimiz ölüm gerçeğini düşünerek yaşıyor? Her an ölebileceğimizi aklımızda tutmadan davranıyoruz. Bir nevi uykuda değil miyiz? Hâlbuki ortalama bir insan, yaşam ömrünün en az üçte birini (yani %33 civarını) uyuyarak geçirmiyor mu zaten?
Dünyevi işlerle o kadar meşgulüz ki... Sürekli bir yerlere yetişme telaşı, iyi iş, güç, kariyer, daha yüksek bir maaş, çocuk, ev, aile, odur budur şudur derken bu koşturmanın içinde asıl görevlerini unutup durmaksızın koşturmaya devam etmek... Bu da bir tür uyku hali değil midir?
Bütün bunları anlam ve amaç hâline getirdiğimizde, Allah için yaşanması gereken bir hayat için çok sığ kalmıyor mu peki?
Rum suresi 7. ayette geçen: "Onlar, dünya hayatının sadece dış (zahiri) yönünü bilirler. Onlar, ahiretten tamamen gafildirler." Dünyevi odaklı yaşadığımız sürece bu dünyada uyanmadığımız için, ahirette de başımıza ne geleceğinden habersiz bir şekilde hayatımızı yaşayacağız demektir.
Peki, insan ne için ahirette dirilir? Çünkü insan ahirette bu hakikatle yüzleşir. Kur'an-ı Kerim'de bununla ilgili çok fazla ayet vardır. İnsan hakikatle karşılaştığı zaman tekrar dünya hayatına dönüp kendisine bir fırsat verilmesini ister ve bu fırsatı da en iyi şekilde değerlendireceğine söz verir. Ancak Rabbimiz der ki: Bu fırsat verilse bile onlar bu gaflet düzenine devam edecektir. İnsan seçimlerini kendi belirler.
DÜNYA HAYATI BİR UYKUDAN İBARET DEĞİL DE NEDİR?
Dünyadaki meşguliyetlere dalarak mal, mevki, eğlence vb. ile asıl yaratılış amacını, ölüm gerçeğini ve ahiret sorumluluğunu unutuyoruz. Tam da bu durum, uykuda olup bitenlerden habersiz olma hâline benzetilir.
Ömrünü sadece para biriktirmeye adamış biri, malının sadece dünyada kaldığını, kendisine sadece yaptığı hayırların fayda verdiğini ölmeden önce anlayamaz mı?
Sürekli makam peşinde koşan, gücü için insanları ezen biri, tüm yetki ve unvanlarının bittiğini, ahirette sadece amellerin kalacağını ölmeden önce kavrayamaz mı?
Peki, geçici zevkler ve eğlencelerle vakit geçiren biri, o zevklerin anlık olduğunu, kalıcı mutluluğu kaçırdığını ölmeden önce idrak edemez mi?
Dünya hayatının bir tür gaflet uykusu olduğunu, insanların çoğunun hayatın gerçek manasını, yaratılış gayesini ve ahireti düşünmeden hareket ettiğini görmüyor muyuz? Gaflet perdesini aralayıp hâlet-i ruhiyeyi yakalayabilmek ideal olan değil midir?
Ölüm sonrası hayatla ilgili gerçek bir geleceğimiz yok mudur? Ölüm bir uyanıştır. Ölüm, gözlerimizdeki perdenin kalktığı ve insanın içinde bulunduğu gafletten sıyrıldığı andır. Kişi o zaman dünya hayatının kısa ve aldatıcı olduğunu, asıl ve sonsuz hayatın ahiret olduğunu net bir şekilde idrak eder.
Ölümden sonrası için bize sonsuz bir hayat vaat edilmiyor mu? İnsan denilen bir varlık, bir ışığın açılıp kapanması kadar bir süre bu dünyada hüküm sürmüyor mu?
Görüp de nasıl dirilmez insan? Nasıl gaflet dünyasından uyanmaz? İşte tam da bu yüzden: İNSAN UYKUDADIR, ÖLÜNCE UYANIR.
Peki soruyorum sevgili okuyucu... Kendimizi bu gerçeğe kapatıp yok sayarak daha ne kadar yaşayacağız?
Yazar: Amine Demir.