YARIM KALANLAR
Hayat, aslında tamamlanmış bir bütünden ibaret değil; yarım kalan hikayelerin toplamıdır. Her insan, içinde yarım kalan bir hikayenin aksini taşır. Hayatı, kalbi, gönlü bitmemişliklerin sarkacında bir oraya bir buraya savrulup durur… Söylenmeyen bir söz, dile dökülmemiş bir sevgi, veda edilmeden çıkılan bir yolculuk, gerçekleşmeyen bir hayal… Kimi zaman cesaretimiz yetmez, kimi zaman şartların ağırlığında eziliriz, kimi zaman da hayatın akışı bizi tutup bambaşka bir yola sürükler. Çaresizizdir. Ve hep geriye bir tortu kalır: ‘’Acaba tamamlasaydım nasıl olurdu?’’ sorusu.
Yarım kalanlar; kimi zaman bir kitap arasında yarım bırakılan bir cümledir, kimi zaman çocukluğumuzda eksik kalan bir yanımız, kimi zaman da içimizi dolduran; ama ifadesine cesaret edemediğimiz bir ‘’keşke’’dir. Yarım kalanlar, bitmeyen bir şarkının yarıda kesilmiş notaları gibidir. Eksik şekilde kafamızda döner durur. Ne unutabiliriz, ne devamı gelir…
Yarım kalan her şey insana acı verir. Tamamlanmamış bir tablo, gönderilmemiş bir mektup, eksik parçası hep göze batan puzzle gibi… Çünkü içinde hep eksikliğin burukluğu kalır. Kalbimizde bir boşluk, özlem ve eksiklik duygusu. Çünkü biten her şeyin ardından yas tutulur, kapanır, yerine yenisi gelir de yarım kalan hep en büyük suskunluktur. Söylenmemiş bir türküdür bu bazen, mezar taşına emanet edilmiş bir sevgi sözcüğüdür, eski bir fotoğraf çerçevesine gizli gizli akan gözyaşıdır. Bu eksiklikler filmin yarıda kesilmesi gibi içimizde bir boşluk hissi bırakır. Başka bir ihtimalin varlığı aklımızı kurcalar durur. O ihtimalin de getireceği diğer ihtimallerin kucağına düşer zihnimiz, sonu gelmez olasılıkların… Biten her şey kapanır defterini düreriz de yarım kalan hep zihinde sürer durur.
Diğer yandan, yarım kalanlar gizli, gizemli bir güzellik de barındırır. Bu güzellik yarımlıkların bize umuda açılan bir kapı sunmasıdır. Çünkü yarım kalan, aslında bitmemiştir. Başka bir yerde başka bir şekilde tamamlanma ihtimalini de içinde taşır. Belki yıllar sonra, belki hiç ummadığımız zamanda ve mekanda karşımıza çıkar. ‘’Bir ihtimal daha var.’’ diye usulca fısıldar kulağımıza. Belki de insanı hayatta tutan şey o fısıltının gelme ihtimalidir. Her yarım kalan şey, bize yeniden başlamanın cesaretini de verir. Her eksiklik, yeni bir ihtimal kapısı açar. Biz o kapıdan geçmeye cesaretimizi topladığımızda kendi içimizde tamamlanırız. Eksik bıraktığımız bir cümle, gün gelir en deruni hislerimizin tercümanı olur, söylenmemiş sözler daha anlamlı bir zamanda dile getirilir. Yarım kalan bir yolculuk başka durakların da olduğunu bize hatırlatır.
Hayatın en büyük öğretmenlerinden biridir yarım kalanlar. Bize düştükten sonra ayağa kalkmayı, sabrı, kabullenişi, umudu öğretir. Çünkü biliriz ki hiçbir şey aslında elimizde ve kontrolümüzde değildir. Bitiremediğimiz şeyler belki de bitmemelidir. Bunu hep akılda tutmak gerekir: Yarım kalan her şey, bir gün tamamlanmak zorunda değildir. Çünkü insan eksikleriyle de insandır. Kimi hikayeler tamamlandığında değil; yarım kaldığında anlamlıdır. Bazen yarım bırakmak da hayata dahildir ve bu yarım sandığımız şey bizim hikayemizde nihayete ermiştir.
Bu yüzden yarım kalmış yanlarımıza hüzünle değil, umutla bakalım. Onların bizde yarattığı boşluk hissi belki de yeni güzel başlangıçların davetiyesidir. Kim bilir belki de hayat yarım bıraktıklarımızı tamamlamaya çalışırken güzelleşiyordur. Yarım kalanlar aslında kayıp değil; zamana bırakılmış emanetlerdir. Cesaret ve yüreğin onu taşımasına bağlı olarak tamamlanma ümidi taşır. Kırıldığımız yerden çiçek açmanın ümit dolu hikayesidir belki yarımlıklarımız…
Ya da aslında hiçbir şey hiçbir zaman yarım kalmıyor, hayat kendi mecrasında usul usul akarken, olması gerekenler bir bir gerçekleşirken, her olayda sonsuz ve sınırsız bir hikmet varken insanoğlu kontrol edemediği, istediği gibi olduramadığı, müdahale gücünün sınırlı olduğu ve içine sinmeyen her şeyi yarım olarak mı görüyor? Belki de aslında her şey yerli yerinde ve her şey tam… Belki de hayat dediğimiz şey, biraz da yarım kalanların toplamı...
Hayatı tamlıklarıyla ve yarım kalmışlıklarıyla kucaklamak dileğiyle…
Sümeyye Öztaş
Bunlar da ilginizi çekebilir
"Tavan Arası" Dergisi 2. Sayısıyla Dijital Yayın Hayatında: Sanatın Işığında Farkındalık Vurgusu!
Kültür, sanat ve edebiyatın dijital adresi "Tavan Arası" dergisi, Kasım 2025 tarihli 2. sayısı ile okuyucularıyla buluştu.
3 saat önceMaya Uygarlığının En Eski Anıtı: Evrenin Haritası Olabilir
Meksika'nın Tabasco eyaletinde keşfedilen devasa Aguada Fenix anıtı, yapılan son araştırmalara göre yalnızca büyük bir yapı değil, aynı zamanda evreni sembolize eden bir 'kozmogram' olarak inşa edilmiş olabilir.
8 saat önceArtvin'de 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü Coşkusu: Tüm Halkımız Davetli!
Artvin Valiliği ve Artvin Orman Bölge Müdürlüğü'nden Ortak Çağrı: "Yeşil Vatan Sevdalılarını Fidan Dikimine Bekliyoruz."
9 saat önce

