Arama

                                                

Kalbi Kırık Aynalar: Kaybolan Güvenin Gölgesinde

Yazar Soner Atabek Yazdı: Kalbi Kırık Aynalar: Kaybolan Güvenin Gölgesinde

17/05/2025 20:00 | Son Güncelleme : 06/11/2025 20:30 | Soner Atabek


Kalbi Kırık Aynalar: Kaybolan Güvenin Gölgesinde
ad image
ad image

Kalbi Kırık Aynalar: Kaybolan Güvenin Gölgesinde

Biliyor musunuz, son zamanlarda etrafıma daha bir dikkatli bakıyorum. İnsanların gözlerinde bir telaş, bir güvensizlik okuyorum sanki. Sanki hepimiz, kalbi kırık aynalara bakıyoruz da, kendi yansımamızı bile tam olarak göremiyoruz gibi. Oysa ne güzeldi o eski günler... Komşunun kapısı çalınmadan girilir, bakkal amcanın veresiye defteri kabarık ama yüzü hep gülerdi. Sokaklar, tanımadık yüzlere bile sıcak bir "merhaba" fısıldardı.

"Bir toplumu ne ayakta tutar?" diye sorsalar, içimden kocaman bir "Ah!" çekerek, "Güven..." derim. O incecik, görünmez ama en sağlam bağ. Koptuğu anda, her şey darmadağın oluyor. Özel hayatımızda, işimizde, sokağımızda... Her adımda bir "acaba" fısıltısı... Yanımızdaki insanın gerçekten iyi niyetli olup olmadığını, söylenen sözlerin ardındaki gerçeği merak eder olduk.

Hatırlıyorum da, birkaç hafta önce otobüs durağında yaşlı bir amca gördüm. Elleri titriyordu, o koca tuşlu telefonla bir numara çevirmeye çalışıyordu ama nafile. Yanına yaklaştım, "Yardım edebilir miyim amca?" dedim. O an yüzünde beliren o şüphe... Sanki "Bu genç neden durup dururken bana yardım etmek istiyor ki?" der gibiydi. İşte o bakış, içimi öyle bir burktu ki. Güvenin ne kadar da zedelendiğini, insanların birbirine ne kadar da yabancılaştığını o an iliklerime kadar hissettim. Sonra o telefonu nazikçe eline aldım, torununun numarasını tuşladım. Telefon çaldığında amcanın yüzündeki o minnet dolu gülümseme... İşte o küçücük an, bana umut verdi. Belki de o kırık aynaları onarmanın, o kaybolan güveni yeniden yeşertmenin hala bir yolu vardı.

Tarihin tozlu sayfalarında nice bilge insan, güvenin kıymetini satırlara dökmüş. Albert Schweitzer demiş ki, "Güven duymak cesarettir, güveni hak etmek ise onur." Ne kadar da doğru! Güvenmek de cesaret ister, hele ki bunca hayal kırıklığının ardından. Ama bir de o güvene layık olmak var ki, işte o bambaşka bir onur.

Mahatma Gandhi'nin o içimize işleyen sözünü de unutmamalı: "Önce sen değişmelisin ki dünya değişsin." Belki de güveni yeniden tesis etmenin ilk adımı, kendi içimize dönmek. Dürüst olmak, sözümüzün eri olmak, karşımızdaki insana saygı duymak... Küçük de olsa, attığımız her dürüst adım, etrafımızda bir yankı uyandıracaktır.

Victor Hugo da ne güzel söylemiş: "En büyük mutluluk, başkalarının güvenini kazanmaktır." İşte hedefimiz bu olmalı sevgili okuyucu. O kaybolan güveni yeniden kazanmak, yeniden omuz omuza verebilmek, yeniden "biz" olabilmek.

Biliyorum, kolay değil. Yollarımız dikenli, kalplerimiz yorgun olabilir. Ama umutsuzluğa kapılmak yok. O yaşlı amcanın şüphe dolu bakışının ardından gelen o minnet dolu gülümsemesini hatırlayalım. Belki de her birimiz, çevremizdeki bir insanın hayatına o küçük dokunuşu yapabiliriz. Bir içten "merhaba", bir yardım eli, bir dürüst söz... İşte o minik tohumlar, zamanla kocaman bir güven ormanına dönüşebilir.

Gelin, o kalbi kırık aynalara inat, yeniden gülümseyelim birbirimize. Yeniden inanalım iyiliğe, dürüstlüğe, sevgiye. Çünkü biliyorum ki, en karanlık gecenin sonunda bile, umutla bekleyen bir kalp her zaman bir ışık huzmesi bulur. Ve o ışık, yeniden güven dolu yarınlara açılan kapının anahtarı olabilir. Ne dersiniz, o anahtarı birlikte mi arayalım?

 

Etiketler : Soner Atabek Yazar KöşeYazarı KöşeYazısı SonDakika Haberler Haber
Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

ad image
ad image

Bunlar da ilginizi çekebilir

"Tavan Arası" Dergisi 2. Sayısıyla Dijital Yayın Hayatında: Sanatın Işığında Farkındalık Vurgusu!

"Tavan Arası" Dergisi 2. Sayısıyla Dijital Yayın Hayatında: Sanatın Işığında Farkındalık Vurgusu!

Kültür, sanat ve edebiyatın dijital adresi "Tavan Arası" dergisi, Kasım 2025 tarihli 2. sayısı ile okuyucularıyla buluştu.

3 saat önce
Maya Uygarlığının En Eski Anıtı: Evrenin Haritası Olabilir

Maya Uygarlığının En Eski Anıtı: Evrenin Haritası Olabilir

Meksika'nın Tabasco eyaletinde keşfedilen devasa Aguada Fenix anıtı, yapılan son araştırmalara göre yalnızca büyük bir yapı değil, aynı zamanda evreni sembolize eden bir 'kozmogram' olarak inşa edilmiş olabilir.

8 saat önce
Artvin'de 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü Coşkusu: Tüm Halkımız Davetli!

Artvin'de 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü Coşkusu: Tüm Halkımız Davetli!

Artvin Valiliği ve Artvin Orman Bölge Müdürlüğü'nden Ortak Çağrı: "Yeşil Vatan Sevdalılarını Fidan Dikimine Bekliyoruz."

9 saat önce
Yorumlar

Ensar Seyhan

Başarılar diliyorum tebrikler iyiki varsınız

5 ay önce
Sümeyye öztaş

Merhaba Soner bey. Bugün yine toplumumuzun son dönemlerinde düştüğümüz "güvensizlik çukuru"nu ele almışsınız. Güven; aslında tam bir teslimiyet hali. Elimizden, dilimizden ve dahi belimizden kimseye zarar gelmeyeceğine dair verdiğimiz intiba. Yani aynı zamanda erdemli insanın en önemli şiarı. Peki neden güvensizlik güvesi toplumumuzu bu kadar kemiriyor. İnsanlar neden şüpheli gözlerle birbirine bakıyor. Ya da bir olaya, bir duruma bir kişiye karşı neden sürekli gardımızı almak zorunda hissediyoruz kendimizi. Ben kendi açımdan söyleyeyim. Bir gün sabahtan akşama kadar televizyonda vakit geçiren bir insan duyduğu haberlerin, olayların, durumların gayretiyle insanların neler yapabileceğini fark edince içinde insana, umuda ve güvene olan duygusu yerle bir oluveriyor. Ve bu da bence kötülerin ve kötülüklerin cezalandırılmadığı ve cezalandırılamayacağının farkına varılmasıyla büyük bir güven erozyonu oluşuyor. Kötülerin ve kötülüklerin karşılığını bulduğuna, cezasını çektiğine inandığımız bir toplumda güven duygusunu inşa etmek bu kadar da zor olmaz diye düşünüyorum. Kaleminize sağlık... Selametle...

5 ay önce
Sümeyye öztaş

Merhaba Soner bey. Bugün yine toplumumuzun son dönemlerinde düştüğümüz "güvensizlik çukuru"nu ele almışsınız. Güven; aslında tam bir teslimiyet hali. Elimizden, dilimizden ve dahi belimizden kimseye zarar gelmeyeceğine dair verdiğimiz intiba. Yani aynı zamanda erdemli insanın en önemli şiarı. Peki neden güvensizlik güvesi toplumumuzu bu kadar kemiriyor. İnsanlar neden şüpheli gözlerle birbirine bakıyor. Ya da bir olaya, bir duruma bir kişiye karşı neden sürekli gardımızı almak zorunda hissediyoruz kendimizi. Ben kendi açımdan söyleyeyim. Bir gün sabahtan akşama kadar televizyonda vakit geçiren bir insan duyduğu haberlerin, olayların, durumların gayretiyle insanların neler yapabileceğini fark edince içinde insana, umuda ve güvene olan duygusu yerle bir oluveriyor. Ve bu da bence kötülerin ve kötülüklerin cezalandırılmadığı ve cezalandırılamayacağının farkına varılmasıyla büyük bir güven erozyonu oluşuyor. Kötülerin ve kötülüklerin karşılığını bulduğuna, cezasını çektiğine inandığımız bir toplumda güven duygusunu inşa etmek bu kadar da zor olmaz diye düşünüyorum. Kaleminize sağlık... Selametle...

5 ay önce
Sümeyye öztaş

Merhaba Soner bey. Bugün yine toplumumuzun son dönemlerinde düştüğümüz "güvensizlik çukuru"nu ele almışsınız. Güven; aslında tam bir teslimiyet hali. Elimizden, dilimizden ve dahi belimizden kimseye zarar gelmeyeceğine dair verdiğimiz intiba. Yani aynı zamanda erdemli insanın en önemli şiarı. Peki neden güvensizlik güvesi toplumumuzu bu kadar kemiriyor. İnsanlar neden şüpheli gözlerle birbirine bakıyor. Ya da bir olaya, bir duruma bir kişiye karşı neden sürekli gardımızı almak zorunda hissediyoruz kendimizi. Ben kendi açımdan söyleyeyim. Bir gün sabahtan akşama kadar televizyonda vakit geçiren bir insan duyduğu haberlerin, olayların, durumların hayretiyle insanların neler yapabileceğini fark edince içinde insana, umuda ve güvene olan duygusu yerle bir oluveriyor. Ve bu da bence kötülerin ve kötülüklerin cezalandırılmadığı ve cezalandırılamayacağının farkına varılmasıyla büyük bir güven erozyonu oluşuyor. Kötülerin ve kötülüklerin karşılığını bulduğuna, cezasını çektiğine inandığımız bir toplumda güven duygusunu inşa etmek bu kadar da zor olmaz diye düşünüyorum. Kaleminize sağlık... Selametle...

5 ay önce
Other Posts
26.10.2025 - AH BURSAM... GÖNLÜMÜN YARASI 17.10.2025 - Bizi Bize Bırakmıyorlar 03.10.2025 - Hani O Efendi, Namuslu Ülke Nerede? 24.09.2025 - Hizmetkâr Olması Gerekenler Efendi Oldu! 13.09.2025 - Vicdanın Enkazı 07.09.2025 - Kötülüğün Sıradanlığına Alışmak: Vicdanımız Nereye Gidiyor? 03.09.2025 - Ateş Çemberinin Kenarında 24.08.2025 - Liyakatsizliğin Acı Faturası 15.08.2025 - Kalbimiz Neden Sustu? 07.08.2025 - Kendimize Söylediğimiz Yalanlar 27.07.2025 - Hayat Filminde Sen Yönetmensin 22.07.2025 - Yaşamak Diye Bir Korku Var İçimizde... 12.07.2025 - Hayatımın En Zor Yazısı... 23.06.2025 - Uygarlığın Kanlı Çelişkisi 12.06.2025 - Suskunluğun Ferhanesi 31.05.2025 - Kötülere İyi Demenin Bedeli 25.05.2025 - Koltuk Mu İnsan Mı? Masanın İki Yüzü ve Onur Sınavı 21.05.2025 - Allah Bizi Duyuyor mu? Kalbin Sessiz Çığlıkları 17.05.2025 - Kalbi Kırık Aynalar: Kaybolan Güvenin Gölgesinde 09.05.2025 - Cenneti Cehennemde Aramak! 02.05.2025 - Yorgun Kalplerin Sessiz Çığlığı 25.04.2025 - Kalplerimiz Neden Çoraklaştı? 16.04.2025 - Ödünç Alınan Hayatlar 21.02.2025 - İyilerin Kenarda Kaldığı Türkiye 05.01.2025 - Sahte Dünya Oyunları 24.11.2024 - Asla Düşünme! 01.11.2024 - "Eğitim Sistemimiz: Bizi Hangi Hayvana Benzetiyor?" 17.10.2024 - Vur Vatandaşın Sırtına! 21.09.2024 - Gerçekten Din Kardeşi miyiz? 12.09.2024 - Bize Ne Oluyor? 24.08.2024 - Biz neden bu kadar beceriksiziz? 08.08.2024 - Öfkeli insanlar ülkesi! 18.07.2024 - Kaosu Ve Ölümü Kim Çağırıyor? 11.07.2024 - Çürümenin sonu hep aynıdır, yok olmaya mahkûmdur! 02.06.2024 - Harese 17.05.2024 - Bu Ülkeye Ne Oldu Böyle? 10.05.2024 - Kimse Unutamaz! 23.04.2024 - Türkiye'nin Trajikomik Hayatı 13.04.2024 - Çocuklarımızı Kim Ateşin İçine Atıyor? 04.04.2024 - Neden Öldürüyoruz? 24.03.2024 - Türkiye Yorgun mu? 15.03.2024 - ‘’İncinmişsin’’Dedi 09.03.2024 - Değerlerini Kaybeden Bir Toplum 17.02.2024 - DIŞ GÜÇLER 12.02.2024 - Aydınlık ile karanlığın kavgası 11.02.2024 - UMUTLA BAK 11.02.2024 - ÜLKEMİ ÖZLÜYORUM 11.02.2024 - SÜRÜDEN AYRILMAK 11.02.2024 - KÖLELERE İYİ DAVRANIN 11.02.2024 - İŞİ EHLİNE VERMEK 11.02.2024 - ÇAĞDAŞ KÖLELİK 11.02.2024 - BU YOL BİZİ KAVGAYA GÖTÜRÜR 11.02.2024 - BEN NE YAPIYORUM 11.02.2024 - BEN NE DERSEM O 11.02.2024 - BEDELİNİ ÖDEYENLER 11.02.2024 - AH BURSAM AH!
ad image
ad image