Kul Olanın Boyun Eğmezliği
Yazar Soner Atabek Yazdı: Kul Olanın Boyun Eğmezliği
07/11/2025 23:06 | Son Güncelleme : 17/11/2025 01:27 | Soner Atabek
Kul Olanın Boyun Eğmezliği
Sevgili dostum, gel seninle biraz dertleşelim.
Şöyle kalbinin en derinlerine bir bak; gerçekten samimiysen ve kendini "Allah'a kul" olarak görüyorsan, bütün otoriteleri reddetmek zorunda değil misin? Kulağa ne kadar keskin, ne kadar korkutucu geliyor, değil mi? Ama düşün ki, sen tek bir Yüce Güce teslim olmuşsun. Göklerdeki O'nun sözü varken, yeryüzündeki fanilerin koyduğu hangi kural seni gerçekten bağlayabilir? İşte bu yüzden, hiçbir beşeri otoriteye biat etmemek, o Özgür Ruhun en saf tanımı, aslında mutlak imanın bir sonucu olmalı. Ve bu pencereden baktığımızda, İsa'dan Musa'ya, geldikleri düzeni sarsan bütün peygamberlerin, o zincirleri kıran hakikat yolcularının, aslında birer Boyun Eğmez Ruh taşıdığını yüreğimizle kabul etmeliyiz.
Peki, ahlak nerede duruyor bu durumda? Bence Bağımsız Ruhlu olmak, ahlakın en yüksek biçimidir. Çünkü ahlaklı bir insan, haksızlığı, baskıyı gördüğünde sessiz kalamaz. Otoriteye karşı çıkma cesaretini göstermek, ruhun en temiz görevi değil midir? O meşhur hikâyeyi hatırla: Diyojen, Romalı komutana "Çekil önümden!" dendiğinde, komutanın gücüne boyun eğmek yerine, "Ben senin gibi aşağılık bir adamın karşısında geri çekilmem!" diyor. Ah be dostum, o anki onur, o anki boyun eğmezlik... İşte o an, ahlakın ta kendisiydi. Sinemada görünce gözlerimizin dolduğu bu duruşu, gerçek hayatta gösterebilmek, ne yazık ki en zor olanı.
Şimdi dön ve etrafına bak: Siyasilerin peşinden gidenler, liderlerinin doğru ya da yanlış, ne yapsa alkışlayanlar... Sence bu insanlar, bilinçaltlarında bir güce tapınmıyorlar mı? Otoritenin, gücün ve kalabalıkların arkasına sığınmak, ahlaki sorumluluktan kaçmak demek değil midir? Haksızlığa ses çıkarmayan o kalabalıklar, aslında kendi kulluk sözleşmelerine ihanet etmiyorlar mı? Bu yüzden, otoriteye karşı çıkma cesareti, ruhun en temiz görevi değil midir?
Unutma ki: Gerçek iman, seni tek bir güce karşı sorumlu kılarken, geri kalan her şeye karşı vicdanınla isyan etme hakkı tanır.
Yıllardır sana bu köşeden kaosu anlatıyorum. Kaos; kargaşa, kuralsızlık demek değil. O, artık ruhu çürümüş, onarılamaz hale gelmiş düzenin çatırdayıp yıkılma sesidir. Yeni bir düzenin doğması için, o eski ve köhne yapının bir kaosa dönüşmesi şarttır. Tarihte hep böyle olmadı mı? Bütün devrimler, bütün dönüşümler bir kaosun ardından gelmedi mi? Peygamberler, yerleşik sistemin sonunu getirecekleri için hükümdarlar tarafından tehdit olarak görülmedi mi? Çünkü onlar, mevcut düzenin en büyük tehlikesiydi. Unutma, Hz.İsa tapınakta masaları devirdiğinde, sadece öfkeyle değil, yerleşik düzenin pisliğine karşı bir isyânla hareket ediyordu.
Ama biz bu büyük kaosu beklemiyoruz, değil mi? Benim için en önemlisi, senin kendi zihnindeki kaos. Eğer bir fikir seni alt üst etmiyorsa, kafanı karıştırmıyorsa, birkaç gün uykun kaçmıyorsa... O fikir, sana hiçbir şey düşündürmemiş demektir. Değişen dünyada, değişen insanlık görgüsüyle sistemler de değişmeli. Akıllı sistem, o Özgür Ruhtan ders alıp kendini düzeltebilendir.
Samimiyetle söyleyeyim; ben ruhen Bağımsız Ruhlu bir insan olmama rağmen, hiçbir örgütlenmeye, hiçbir kuruma dahil olamam. Çünkü benim savaştığım şey, sistemden çok daha derinde: İnsanın kendi gafleti, insanın delaleti. Ben, sistemin insanı nasıl uyuşturduğuyla mücadele ediyorum. Oysa yıkalım, yakalım diyen, yalnızca kargaşa peşinde koşan tiplerle yol yürüyemezsin. Onlar neye karşı olduğunu biliyor, ama yerine ne koyulacağını, hangi düzenin insanlığa fayda getireceğini bilmiyorlar. Krishnamurti'nin dediği gibi, hakikatin bir yolu yoktur ve herhangi bir lidere tabi olmak zihinsel köleliktir. Benim yazılarım, senin düşüncene bir istikamet, bir rota çizmek için var. Çünkü inanıyorum ki, insan bir şeyi gerçekten düşünebiliyorsa, o şey şu ya da bu şekilde gerçek olur. Düşünmek, yaratmaktır.
Bir de şöyle düşünelim: Eğer düşüncelerin seni birkaç gün uykusuz bırakmıyorsa, henüz gerçekten düşünmeye başlamamışsın demektir.
Biz, henüz zekâsının ağırlığını kaldıramayan, doğadan kopmuş, ne yapacağını bilmeyen, güçlerinden bihaber bir türüz. Benim asıl mücadelem, bizi köleleştiren her güce karşı çıkarken, aynı zamanda toplumları ütopyalarla düşündürerek, zihinlerimizi güncellemektir.
Ama sakın yanlış anlama. Özgürlük, "yiyelim, içelim günümüzü gün edelim!" demek değildir. Haz köleliği tam da budur. Modern kapitalizmin sana sattığı özgürlük budur. "Çok zevkli bir hayat yaşıyorum" derken, aslında kendi hazlarına köle oluyorsun ve bundan birileri para kazanıyor. Osho'nun uyardığı gibi, bütün organize yapılar bizi köleleştirirken, biz kendi hazlarımıza teslim olmanın rahatlığına sığınıyoruz. Bizim yeniden düşünmemiz gereken şey, Özgür Ruhlu bir bakış açısıyla neye karşı olduğumuzu iyi anlamaktır.
Unutma ki, Kur'an'daki o Tevhid emri, Allah'tan başka hiçbir gücün sorgusuz sualsiz kabul edilmeyeceğinin en güçlü ilanıdır. Firavun'un ilahlık iddiasına karşı duran Hz.Musa'nın isyanı, işte o Bağımsız Ruhun tecellisidir.
"Kim Tâğût'u (azgınları) inkâr edip Allah'a inanırsa, işte o, kopması mümkün olmayan en sağlam tutamağa yapışmıştır..." (Bakara, 256)
Bu ayet, azgın, haddi aşan, Allah'ın mutlak otoritesine ortak koşan her türlü beşeri otoriteyi reddetmenin (Boyun Eğmez Duruş), aslında en sağlam inanç bağı olduğunu söylemiyor mu?
Doğanın irfanıyla beslenmiş bir Özgür Ruh, elbette hepimizin ihtiyacı olan o cenneti, o ütopyayı yaratabilir. Ama ben böylesine, vicdanlı ve ne istediğini bilen bir Bağımsız Ruha rastlamadım. Rastlarsam, bil ki, koşar elini öper ve o yeni düzenin takipçisi olurum.
"Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız, en üstün sizsiniz." (Âl-i İmrân, 139)
Bu sözler, otorite karşısında dik durabilmek için gerekli olan o içsel gücü, o Boyun Eğmez ruhu fısıldamıyor mu bize?
Sen ne dersin sevgili okur? Senin kalbinin Özgür Ruhu nerede başlıyor? Seni köleleştiren zincirler neler? Sana göre, Allah'a kul olmak neden aynı zamanda boyun eğmez bir isyan gerektirir?
Yazar Soner Atabek
soneratabek@bilgigazetesi.org
Bunlar da ilginizi çekebilir
Yaklaşık 18 Milyon Öğrenci İçin Tatil Molası Sona Erdi: Ders Zili Yarın Yeniden Çalıyor
Yaklaşık 18 milyon öğrenci için beklenen ara tatil sona erdi. Hafta sonu ile birlikte toplam 9 gün süren tatilin ardından, öğrenciler yarın (Pazartesi) yeniden ders başı yapacak.
9 saat önceİğneye Yön Veren Adam
Yazar Uğur kıymaz Yazdı: İğneye Yön Veren Adam
10 saat önceCHP İstanbul'daki Saygısızlığa Yıldız'dan Sert Tepki: "Ortak Değerlerimize Saldırı!"
Şahlanış Partisi Kurucu Genel Başkanı Mehmet Mahmut Yıldız, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanlığı'nın makam odasında gerçekleşen ve siyasi gündeme bomba gibi düşen "dışkı bırakılması" olayına ilişkin sert bir basın açıklaması yayımladı.
1 gün önce

