Cenazeye Gitmedim
Bike S. Demirkız (öykü) Cenazeye Gitmedim
29/08/2025 14:53 | Son Güncelleme : 06/11/2025 20:29 | Bike S. Demirkız
Cenazeye Gitmedim
Yazan: Bike S. Demirkız
Kocamın cenazesine gitmedim. Hayır, hiç de pişman değilim.
“Nasıl yaparsın böyle bir şeyi?” dedi ablam Emine, kapının eşiğinde dikilmiş, sanki bütün kasabanın dili olmuş gibi gözleri kocaman açılmış, bana bakıyordu.
“Çok basit,” dedim. “Kapıyı kapattım, bir çay koydum kendime. Sonra da TV’yi açtım.” “Çayı usulca karıştırıp içinde şeker eriyip giderken baktım uzun uzun, sanki yıllardır içimde sakladığım suçluluk duygusu da onunla birlikte dağılıp gidiyordu.” Dedim.
Ablam, beni duymuyor gibiydi. Alışkanlığıyla izin istemeden içeri daldı. Salona geçti oturdu. Oda, rahmetlinin seçtiği mobilyalarla doluydu. Bu evde bana ait tek bir karar bile yoktu ki zaten; perdenin rengi, halının deseni, koltuğun kumaşı… hepsi onundu. Ablam, o tanıdık bakışıyla baktı: acıma ile kınamanın karıştığı bir bakış.
“Zehra, bütün kasaba konuşuyor. Kahvehanede bile laf olmuşsun. Kadınlar fısıldaşıyor: ‘Adamcağız çalıştı, didindi, mezara girdi; karısı ise cenazesine bile gitmedi.” Diyorlar.
“Demek ki ben kasabanın yeni günah keçisiyim,” dedim acı bir tebessümle. “Dün fırından ekmek alırken Cemile teyze gözümün içine baka baka besmele çekti. Sanki şeytan görmüş gibiydi.”
“Kimse anlam veremiyor,” dedi ablam. “Niye yas tutmadığını, niye karalar bağlamadığını, niye kayınvalidenin evinde taziyeye katılmadığını kimse anlamıyor.”
Camdan dışarıya baktım. Hayat olağan akışıyla devam ediyordu. Sokakta çocuklar top oynuyor, kadınlar kapı önünde bir taraftan dedikodu yapıp, diğer yandan örgü örüyor, fasulye ayıklıyor. Yaşlı Mehmet Amca hortumla bahçesini suluyordu. Dünya herkes için aynıydı; yalnız benim için değişmişti.
“Kimsenin bilmediği şu, Emine,” dedim ağır ağır. “Ben otuz yıl boyunca, başkalarının gözünde ‘saygın, çalışkan, ekmeğini taştan çıkaran aile babası’ olan bir adamın gölgesinde, kendimi hep eksik hissettim.”
Ablamın nefesi boğazında kitlendi.
“Her gün azar işittim, dayak yedim. Yemeğin tuzu az olsa azar, çok olsa tokat. Pazarda iki lira fazla harcasam kıyamet kopardı. Komşuya biraz uzun selam versem ‘başımı belaya mı sokacaksın benim’ derdi. Hiçbir şeyim yeterli değildi. Hep kusurluydum onun gözünde.”
Ablam elleriyle ağzını kapadı, gözlerinden yaşlar süzüldü.
“Bana niye hiç söylemedin?” diye fısıldadı.
“Kime söyleseydim inanırdı ki?” dedim. “Kasabanın imamı bile onu överdi: ‘Allah razı olsun, çalışkan adam. Camimize katkısı büyük derdi.’ Herkes gözünde melekti o. Ben utanıyordum. Çünkü bana, bütün suç bende gibi hissettiriyordu.”
Odada ağır bir sessizlik çöktü. Sadece dışarıdan çocuk sesleri ve uzaktan camiden gelen sela duyuluyordu.
“Üç ay önce bir şey oldu,” dedim. “Tartıştık. İlk defa susmadım. İlk defa söyledim içimdekileri. Ve o an, … beni öldüreceğinden ya da kendimi öldüreceğimden korktum.”
Mutfaktan bize iki çay daha koyup ablamın karşısına oturdum.
“O gece düşündüm. Eğer böyle devam ederse, ben Zehra olarak öyle ya da böyle yok olup gidecektim. Boşanmaya karar vermiştim ancak bir türlü dile getiremiyordum. Aniden ölmesiyle büyük bir rahatlama hissettim. Çünkü ben bu evliliğe çoktan veda etmiştim. O yüzden cenazeye gitmedim, iki yüzlülük yapamadım. Her azarında, her küçümseyişinde, ben mezara bir adım daha yakın hissediyordum. İşte tam onun mezara girdiği gün, ben mezarımdan çıktım abla.”
Ablam sessizce dinledi. Gözlerinde hem acı hem de hafif bir gurur vardı.
“Peki şimdi ne yapacaksın?” dedi sonunda.
“Yaşayacağım,” dedim. “İlk defa kendim için yaşayacağım. Halk eğitimde bilgisayar kursuna yazıldım bu sabah. Haftaya iş aramaya da başlayacağım. Ve gelecek ay… saçımı kısacık kestireceğim. Yıllardır istediğim gibi.”
Ablam, gün boyu ilk defa gülümsedi.
“Gerçekten hiç mi gitmeyeceksin taziyelere?”
“Ben çoktan uğurladım onu,” dedim. “Her defasında bana kendimden daha az olmamı öğrettiğinde veda etmiştim. Bugün ben yeniden doğdum.”
Ablam gittiğinde evin içi sessizleşti yine. Ama bu sessizlik, ilk defa ürkütmüyordu beni. Aynanın karşısına geçtim. Ellerim çatlamış, saçlarıma ak düşmüş, gözlerim çizgilerle dolmuştu. Ne var ki, yıllardır ilk defa ışıl ışıldılar.
“Merhaba Zehra,” dedim aynadaki kadına. “Tanışalım. Ben senin yeni hayatınım.”
Ben mutfağa geçtim. Bir çay daha koydum kendime. Bu defa oturduğum koltuk artık “rahmetlinin koltuğu” değildi. Benim koltuğumdu.
Cenazeye gitmedim. Arkasından dua etmedim. Sadece bugünüme şükrettim.
Bugünü doğduğum gün ilan ettim.
Bunlar da ilginizi çekebilir
"Tavan Arası" Dergisi 2. Sayısıyla Dijital Yayın Hayatında: Sanatın Işığında Farkındalık Vurgusu!
Kültür, sanat ve edebiyatın dijital adresi "Tavan Arası" dergisi, Kasım 2025 tarihli 2. sayısı ile okuyucularıyla buluştu.
3 saat önceMaya Uygarlığının En Eski Anıtı: Evrenin Haritası Olabilir
Meksika'nın Tabasco eyaletinde keşfedilen devasa Aguada Fenix anıtı, yapılan son araştırmalara göre yalnızca büyük bir yapı değil, aynı zamanda evreni sembolize eden bir 'kozmogram' olarak inşa edilmiş olabilir.
8 saat önceArtvin'de 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü Coşkusu: Tüm Halkımız Davetli!
Artvin Valiliği ve Artvin Orman Bölge Müdürlüğü'nden Ortak Çağrı: "Yeşil Vatan Sevdalılarını Fidan Dikimine Bekliyoruz."
9 saat önce

