SAKLAMBAÇ
BİKE S. DEMİRKIZ'IN KÖŞESİ: (ÖYKÜ) SAKLAMBAÇ
18/04/2025 12:13 | Son Güncelleme : 06/11/2025 20:33 | Bike S. Demirkız
SAKLAMBAÇ
Yazan: Bike S. Demirkız

Dört tür evli kadın vardır derler:
(1) Okumuş kadınlar;
(2) Hayatın kıyısında yoğrulmuş kadınlar;
(3) Yuvayı yapan kadınlar;
(4) Ve evi yöneten değil, hükmeden kadınlar.
Ayten Hanım, dördüncü sınıfa aitti. Hem de öyle eften püften değil, bizzat o sınıfın kurucusu gibiydi. Patronum Kemal Bey, onun yanında bir gölgeydi sadece; kendi evinde bir misafir, kendi yatağında bir yabancı.
***
Ben, Selim, bu evin yıllardır şoförüyüm. Ama bana sorarsanız, aslında Ayten Hanım’ın baş hizmetçisiyim. Kemal Bey’in bana ihtiyacı yok; çünkü kendini bile unutmuş. Kim olduğunu, neden yaşadığını. Unutmadığı tek şey, eve akşam kaçta döneceğini Ayten’e sorması gerektiği.
O sabah, saat henüz 10:20’ydi. Hava griydi. Kemal Bey’in akşam arabada unuttuğu çantayı vermek üzere çıktım. Omuzum sızlıyordu, çanta kurşun gibi. Merdivenleri tırmandım. Ev sessiz, ürpertici bir sessizlik var. Salon boştu. Bu saatte kimse uyumaz, hele pazartesi günü asla.
“Efendim? Kemal Bey?” diye seslendim, sesim duvarlara çarpıp geri dönüyordu.
Cevap yok.
Ev Sessizdi. Fazla sessiz.
Ayten Hanım’ın kesin talimatı vardı: “Salonun ötesine geçilmeyecek” diye. Ama bu evrak çantası Kemal Bey için önemliydi. Bir an önce kendisini bulup vermek gerekiyordu. Böylece Salondan geçip yatak odasına doğru yürümeye başladım. Ayten Hanım’ın ‘Bu odaya girmeye nasıl cüret edersin’ diyeceğine o kadar şartlanmıştım ki neredeyse sesi şimdiden kulaklarımda çınlıyordu.
Tam kapının eşiğine geldiğimde, tabanımın altına bir şey yapıştı. Vıcık vıcık, kaygan, yapışkan.
Eğildim.
Kırmızı.
Kan.
Dehşetle odanın içine adımımı attığımda, hayatım asla bir daha aynı olmayacaktı.
***
Yerde Ayten Hanım yatıyordu. Gözleri açık, sabitlenmiş bir noktaya bakıyor. Cansız. İlk defa sessiz.
Ölüydü.
Ve karşı köşede, cama dönük halde, elinde bir tabancayla Kemal Bey duruyordu. Sanki saatlerdir orada öylece bekliyormuş gibi.
Yavaşça dönüp bana baktı. Gözlerinde yaşlar kurumuş, yüzü solgundu.
“Selim…” dedi. Sesi soğuk bir kış sabahı gibi sertti. “Sonunda oldu. Artık sessizlik zamanı.”
Elindeki tabanca aşağı sarkmıştı. Kendi gölgesi kadar ağır duruyordu elinde.
Konuşmadım. Nefes bile almadım.
“Biliyor musun Selim,” dedi, gözünü benden kaçırmadan, “ben çocuk sahibi olamazmışım.”
Yutkundum. İçimde bir şeyler çatırdadı.
“Geçen hafta eski bir doktor arkadaşıma rastladım, sen tanımazsın, yıllardan beri görüşmemiştik. Sohbet derinleşti. Laf lafı açtı. Ona çocuklarımdan bahsedince yüzü değişti.
O, meğer on beş yıl önce henüz çocuğumuz yokken bana bir tanı koymuş, eşime de söylemiş o zaman: Klinefelter sendromu. Genetik. Kısacası, biyolojik olarak çocuk sahibi olamazmışım.” Elbette benim bildiğimi sanıyormuş.
Kemal Bey’in sesi çatladı. Yutkundu.
“Başta inanmadım. Başka bir hastanede tekrar test yaptırdım. Sonuçlar netti. Ve daha fenası…”
Gözleri gözlerime kilitlendi.
“Çocuklara DNA testi yaptırttım. Üçü için de.”
O an her şey yavaşladı.
“İkisi… değilmiş.” dedi. “Bunu tahmin etmiştim zaten. Biliyor musun hiçbiri aynı babadan da değilmiş. Fakat en küçüğü… Gözleri saçları bana benziyordu, aynı renk aynı şekil sanmıştım ki... Ama hayır. O da değilmiş. ” Oysa ki onun benim oğlum olduğuna emindim.”
Nefesim kesildi. Yüzünde öyle bir çaresizlik vardı ki, acının vücut bulmuş haliydi.
“Bu sabah çocuklar okula gittikten sonra Ayten’e sordum. ‘Çocuklar kimden?’ dedim. Gülümsedi. Bana bakıp, ‘Senin olmadıklarını anlaman ne kadar uzun sürdü…’ dedi.” Bir de o meşhur alaycı kahkahasını attı.
Gözlerinden bir damla yaş süzüldü.
“İşte o an öldü.”
O an zaman durdu. Sessizlik büyüdü. Bana dönüp baktığında tabanca hâlâ elindeydi. O anın tanığıydım, ama aynı zamanda figüranı.
Konuşacak oldum.
“Efendim…”
Ama cümlem silah sesine karıştı.
Pat.
Kemal Bey yere düştü. Gözleri açıktı. Yanına koştum. Elinden tabancayı çekip aldım. Ani bir refleksle. Başını kucağıma koydum kanı durdurabilirim umuduyla…
Tam o sırada sesler duyuldu. Bağırışlar. Koşma sesleri. Panik.
Açık kapıdan içeri Polisler girdi. Hizmetçi Ayla ile aşçı Halil de peşlerinde. Meğer ilk silah sesini duyduklarında polise haber vermişler. Şimdi ise herkesin gözleri benim üzerimde.
Kucağımda, Kemal Bey’in cesedi. Biraz ötede Ayten Hanım’ın cansız bedeni.
Elimde kan ve tabanca.
Beni gördükleri an her şey sustu.
Bütün suç, sahnenin üstüne oturdu.
Bütün bakışlar, beni katil ilan etti.
Ama ben sadece sustum. Gözlerimi kapattım. O sırada hâlâ tabancayı elimde tutuyordum.
***
Hapisteyim şimdi. Hücre soğuk. Avukatım, “Zor,” diyor. “Tanık çok. İtiraf yok. Ve silah senin kanlı ellerindeydi.”
Ama bir şey söylemedim, söyleyemem. Çünkü o sabah sadece Ayten Hanım ölmedi. O sabah, Kemal Bey de öldü. Ama ondan önce çantayı özellikle arabada unutarak bana bir oyun kurmuştu.
O silahı kendi başına doğrulttuğunda… bir an için göz göze gelmiştik. İşte o son saniyede bir şey fısıldadı bana gözleriyle.
“Oğluna iyi bak.”…
Yazan: Bike s. Demirkız
Bunlar da ilginizi çekebilir
"Tavan Arası" Dergisi 2. Sayısıyla Dijital Yayın Hayatında: Sanatın Işığında Farkındalık Vurgusu!
Kültür, sanat ve edebiyatın dijital adresi "Tavan Arası" dergisi, Kasım 2025 tarihli 2. sayısı ile okuyucularıyla buluştu.
3 saat önceMaya Uygarlığının En Eski Anıtı: Evrenin Haritası Olabilir
Meksika'nın Tabasco eyaletinde keşfedilen devasa Aguada Fenix anıtı, yapılan son araştırmalara göre yalnızca büyük bir yapı değil, aynı zamanda evreni sembolize eden bir 'kozmogram' olarak inşa edilmiş olabilir.
8 saat önceArtvin'de 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü Coşkusu: Tüm Halkımız Davetli!
Artvin Valiliği ve Artvin Orman Bölge Müdürlüğü'nden Ortak Çağrı: "Yeşil Vatan Sevdalılarını Fidan Dikimine Bekliyoruz."
9 saat önce

