Megalitik Yapılar, Kristal Teknolojisi ve Kozmik Enerji: Atlantis’ten Göbeklitepe’ye Ulaşan İzler
Bike S. Demirkız'ın köşe yazısı: Megalitik Yapılar, Kristal Teknolojisi ve Kozmik Enerji: Atlantis’ten Göbeklitepe’ye Ulaşan İzler
10/03/2025 13:08 | Son Güncelleme : 06/11/2025 20:29 | Bike S. Demirkız
Megalitik Yapılar, Kristal Teknolojisi ve Kozmik Enerji: Atlantis’ten Göbeklitepe’ye Ulaşan İzler

Giriş: Megalitik Yapıların Derin Sırları
Dünya üzerindeki megalitik yapılar, tarih öncesi çağlardan günümüze kadar uzanan etkileyici mühendislik harikalarıdır. Giza Piramidi’nden Göbeklitepe’ye kadar uzanan bu yapılar, sadece mimari zekâyı değil, aynı zamanda derin bir kozmik ve spiritüel bağlantıyı mı barındırıyor? Bu yapılar, bir zamanlar kozmik enerjiye hâkim olan, yüksek bilinç seviyelerine ulaşmış medeniyetlerin izlerini mi taşıyor?
Atlantis medeniyetinin bu teknolojiyi nasıl kullanarak güce eriştiği ve nasıl yanlış kullanarak büyük bir felakete yol açtığı, modern insanlığa önemli dersler sunmaktadır. Bu yazıda, megalitik yapıların sırlarını, kristal teknolojisiyle olan bağlantılarını ve kozmik enerjinin çok boyutlu kullanımını inceleyeceğiz.
Giza Piramidi ve Koşullandırılmış Enerji: Matematiksel Tesadüfler ve Kozmik Bağlantılar
Giza Piramidi, tarihte bilinen en büyük mühendislik harikalarından biridir. Modern bilim insanları, bu yapının sadece bir mezar olmadığını, çok daha karmaşık matematiksel ve astronomik hesaplara dayandığını keşfettiler.
1. Dünya’nın Ölçüleriyle İlişkisi
• Piramidin çevresini 43,200 ile çarptığınızda, Dünya’nın ekvator çevresiyle aynı sonucu elde ediyorsunuz.
• Piramidin yüksekliği, 43,200 ile çarpıldığında Dünya’nın kutuplar arasındaki yarıçapına eşit çıkıyor.
Bu kadar hassas ölçümlerin, ancak gezegenin gerçek boyutlarını bilen bir uygarlık tarafından hesaplanmış olması gerekir. Peki, binlerce yıl önce inşa edilen bir yapı nasıl bu kadar gelişmiş astronomik bilgilere sahip olabilirdi?
2. Yıldız Dizilimleri ve Kozmik Enerji Bağlantıları
Giza Piramitleri’nin üç büyük yapısı, Orion Takımyıldızı’nın kemeri ile birebir uyum içindedir. Antik Mısır’da Orion, Osiris ile ilişkilendirilir ve ölümden sonra ruhun yıldızlara yükseldiği düşünülürdü.
Ayrıca:
• Piramidin Kraliçe Odası’ndaki şaft Sirius Yıldızı’na hizalanmıştır.
• Kral Odası’nın şaftı Orion’un kemerine yönlendirilmiştir.
• Piramidin dört köşesi, Dünya’nın dört ana yönüne 1/60’lık bir hata payı ile hizalanmıştır.
Bu hizalanmalar, sadece estetik ya da dini sebeplerle mi yapıldı, yoksa bu yapılar kozmik enerjiyle bağlantıya geçmek için mi tasarlandı?
Diğer Megalitik Yapıların Gizemi
Dünya’nın farklı yerlerinde, benzer matematiksel ve astronomik hassasiyete sahip megalitik yapılar bulunmaktadır.
1. Stonehenge: Bir Zaman ve Enerji Portali mi?
İngiltere’deki Stonehenge, Güneş ve Ay’ın hareketlerine tam uyumlu şekilde inşa edilmiş gizemli bir taş çemberdir. Yaz gündönümünde, güneş ışığı tam ortadaki taşın üzerine doğar. Bu düzenleme, megalitik yapıların astronomik hizalamalar ve kozmik enerjilerle bağlantılı olabileceğini göstermektedir.
Stonehenge’in taşlarının bazıları, 200 kilometre uzaklıktaki Preseli Tepeleri’nden getirildi. O dönemin taşımacılık teknolojileri düşünüldüğünde, bu devasa blokların nasıl taşındığı büyük bir muammadır. Bazı araştırmacılar, taşların manyetik alanları değiştiren bir teknolojiyle taşınmış olabileceğini öne sürmektedir.
• Bu taş çember, Güneş ve Ay’ın hareketlerine tam uyumlu olarak inşa edilmiştir.
• Yaz gündönümünde, güneş tam ortadaki taşın üzerine doğar.
· Manyetik anomaliler içeren bu alanın, bir tür enerji merkezi olduğu düşünülmektedir.
Bazı araştırmacılar, Stonehenge’in bir zaman kapısı veya enerji yönlendirici bir sistem olabileceğini öne sürmektedir.
2. Baalbek: İnsanüstü Bir İnşaat Mühendisliği
Lübnan’daki Baalbek Tapınağı, devasa taş bloklarıyla dikkat çekmektedir. Tapınaktaki en büyük taş bloklar, Trilithon adı verilen ve her biri yaklaşık 1.200 ton ağırlığında olan dev taşlardan oluşmaktadır. Bu büyüklükteki taşları hareket ettirebilecek modern vinçlerin bile yetersiz kalabileceği düşünülürse, antik çağda bu yapının nasıl inşa edildiği büyük bir sır olarak kalmaktadır.
Bazı teoriler, Baalbek’in eski bir iniş platformu veya ileri bir uygarlığın enerji merkezi olabileceğini öne sürmektedir. Roma döneminde genişletilmiş olsa da, tapınağın en eski bölümlerinin çok daha eski bir tarihe dayandığı düşünülmektedir.
Antik uygarlıklar, bu dev taşları hangi teknolojiyle taşıyabildi? Yerçekimini manipüle eden bilinmeyen bir teknoloji mi kullanıldı?
3. Sacsayhuamán: İnanılmaz Taş Kesim Teknikleri
Peru’daki Sacsayhuamán, İnka İmparatorluğu’nun en etkileyici kalıntılarından biridir. Yapının en dikkat çekici özelliği, devasa taş blokların milimetrik bir hassasiyetle birbirine oturtulmuş olmasıdır. Bazı taşların ağırlığı 200 tonu aşmakta ve aralarına bir kağıt bile sığmayacak şekilde düzenlenmişlerdir.
İnşaatın nasıl yapıldığı hala tam olarak bilinmemektedir. Geleneksel açıklamalar, taşların insan gücüyle kesildiğini ve taşındığını öne sürse de, bazı teoriler İnka uygarlığının akustik levitasyon veya manyetik kaldırma gibi ileri teknolojiler kullanmış olabileceğini iddia etmektedir.
Göbeklitepe: Megalitlerin Ruhsal ve Koşumsal Bağlantıları
Göbeklitepe, insanlık tarihindeki en eski tapınak yapılarından biri olarak, megalitik yapılar arasında özel bir yere sahiptir. Bu yapılar, hem astronomik hem de spiritüel bir anlam taşımaktadır. Göbeklitepe’de bulunan taşlar, sadece mimari özellikleriyle değil, aynı zamanda üzerlerinde bulunan sembollerle de dikkat çekmektedir. Bu semboller, megalitik yapıların aslında sadece fiziksel değil, aynı zamanda kozmik ve ruhsal bir işlev taşıdığına dair ipuçları sunmaktadır. Göbeklitepe’nin yapısı ve tasarımı, yıldızlarla olan bağlantısını simgeler ve büyük ihtimalle, kozmik enerjilerin ve galaktik frekansların bu alana kanalize edilmesinde kullanılan bir merkezdi.
Göbeklitepe’deki taşlar, daha önce yaşamış yüksek bilinçli varlıklarla, belki de uzaylı atalarla iletişim kurmayı sağlayan sembolik araçlar olarak kullanılmış olabilir. Bu yapılar, tarih öncesi insanlığın, kozmik ve evrensel güçlere, yıldızlara ve diğer boyutlara olan ruhsal bağlarını ve bu enerjileri nasıl kullandıklarını anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Uzaylı Atalar ve Kadim Bilgelik
Dünya’nın dört bir yanındaki eski uygarlıklar, yıldızlardan gelen varlıklardan bahseder. Mısır, Sümer, Maya ve Hint metinlerinde göksel varlıkların insanlığa bilgi aktardığı anlatılır.
• Dogon Kabilesi, Sirius B yıldızını binlerce yıl önce biliyordu, oysa bu yıldız ancak modern teleskoplarla keşfedilebildi.
• Sümerler, Anunnakiler olarak bilinen göksel varlıklardan bahsediyordu.
• Mayalar, Venüs’ün hareketlerini inanılmaz bir doğrulukla hesaplamıştı.
Bu eski toplumlar, bu bilgileri kendi başlarına mı keşfettiler, yoksa birileri mi öğretti?
Atlantis: Kristal Teknolojisi ve Kozmik Enerjinin Çok Boyutlu Kullanımı
Kristaller, eski uygarlıklarda sadece enerji iletiminde değil, çok daha derin ve çok boyutlu işlevlere sahipti. Atlantis’te, kristallerin kullanımı yalnızca maddi dünyayı aydınlatmak ve güçlendirmekle sınırlı değildi; bunlar aynı zamanda kozmik bağların kurulmasında, uzay yolculuklarında ve ruhsal iletişimde de önemli bir rol oynuyordu. Kristal teknolojisinin, evrenin farklı boyutlarına açılan geçitler, portal açma ve yıldızlarla iletişim gibi çok farklı kullanımlara sahip olduğuna dair birçok eski kaynak ve çağdaş araştırma bulunmaktadır.
1. Kristallerin Portal Açma ve Yıldızlara Ulaşma İşlevi
Atlantis’te kullanılan kristal yapılar, fiziksel dünyayla birlikte kozmik düzeyde bir etkileşim sağlıyordu. Bu kristallerin, yıldızlarla, gezegenlerle ve hatta galaksilerle olan bağlantıları açtığı düşünülmektedir. Kristallerin iç yapıları, çok boyutlu enerjileri yönlendirmek, evrensel frekansları uyumlu hale getirmek ve portal açmak için kullanılıyordu.
Bunlar, fiziksel dünyadan başka bir boyuta, belki de yıldızlara ya da başka evrenlere açılan kapılar işlevi görebiliyordu. Bugünün bilimsel anlayışına göre, kristallerin yapısal özellikleri, belirli frekansları ve enerjileri emme, depolama ve iletme kapasitesine sahiptir. Atlantis’te bu frekansların kozmik boyutta çok daha karmaşık bir şekilde kullanıldığı ve bilinçli olarak kontrol edildiği öne sürülmektedir.
2. Ruhsal Bağlantılar ve Kozmik Enerji
Atlantisliler, kozmik enerjiyle birleşen yüksek ruhsal bir bilinç seviyesine ulaşmışlardı. Kristaller, bu bilinç seviyesini daha da ileriye taşıyarak, bireylerin evrenle bağlantıya geçmesini sağlıyordu. İnsanların kozmik enerjilerle ruhsal bağlar kurabilmesi, zaman ve mekânın ötesinde iletişimler kurabilmesi, bir tür kozmik “toplantı” yapabilmesi mümkün hale geliyordu. Kristaller, bu enerjiyi taşıyarak, bireylerin bilinçaltına kozmik bilgiyi aktaran bir kanal işlevi görüyordu.
Atlantislilerin bu teknolojiyi kullanırken, evrensel bilgelik ve dengeye dayalı bir anlayışa sahip oldukları dönemde, ruhsal anlamda yüksek bir bilinç seviyesine ulaşmışlardı. Ancak, bu kozmik enerjiye erişim, insanlar kendi ego ve hırslarını yükselttikçe değişmeye başladı.
Ego, Hırs ve Enerjilerin Yanlış Kullanımı
Atlantis’teki ruhsal gelişim, egonun ve hırsın yükselmesiyle zayıfladı. Başlangıçta, kristaller ve kozmik enerji, uygarlığın yükselmesini sağlayan bir güç kaynağıydı. Ancak, zamanla insanlar bu enerjiyi, kişisel çıkarları doğrultusunda kullanmaya, gücün peşinden gitmeye başladılar. Kristallerin taşıdığı yüksek frekanslar, egoist ve hırslı bireylerin ellerinde yanlış kullanıldığında, enerjilerin dengesizleşmesine ve kontrolsüz bir şekilde yönlendirilmesine yol açtı.
Enerjinin aşırı kullanımı, Atlantis’in çöküşüne neden olan felaketlere sebep oldu. Bu felaketlerin, insanların kozmik enerjiyi yanlış kullanmalarının bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Kristallerin yanlış hizalanması, aşırı enerji kullanımına ve doğanın dengesinin bozulmasına yol açtı. Bu durum, büyük felaketlere, tufanlara ve gezegenin sarsılmasına neden oldu. İnsanlar, evrenin enerjilerini yalnızca maddi güç ve kişisel çıkarlar için kullanarak, dengeleri bozmuşlardı.
Dengeyi Bozan Güç Kullanımı ve Tufan
Kristallerin yanlış kullanımı, gezegenin manyetik alanını etkileyerek felakete yol açtı. Atlantis’te kullanılan yüksek enerjiler, doğal dengeyi bozarak büyük depremler, sel felaketleri ve diğer doğa olaylarını tetikledi. Bu, gezegenin ve onun sakinlerinin yok oluşunu hızlandıran, kozmik dengeyi bozan bir süreçti. Atlantis’in sonu, belki de insanlık tarihinin en önemli uyarılarından biridir: Enerjinin sadece yapıcı bir amaçla, denge içinde kullanılması gerektiği.
Modern İnsanlığın Durumu: Düşüncelerimiz ve Hırslarımız
Bugün, insanlık eski uygarlıkların derslerini göz ardı ederek, aynı hataları yapma yolunda ilerliyor. Küresel ısınma, çevresel felaketler, savaşlar, siyasi çatışmalar ve toplumsal ayrışmalar, dünya üzerindeki kozmik dengeyi bozan unsurlar arasında yer alıyor. Tıpkı Atlantis gibi, modern insanlık da hırsları, egoist bakış açıları ve güç arayışlarıyla kozmik enerjiyi, doğayı ve evreni denge içinde kullanmak yerine bozmaya devam ediyor.
İnsanlar, içsel dengeye ulaşmadan ve bilincini yükseltmeden kozmik enerjiyi doğru kullanma kapasitesine sahip değiller. Yüksek frekanslarla çalışabilmek ve bu tür enerjileri anlayabilmek için önce insanlığın ruhsal ve bilinçsel bir değişim sürecinden geçmesi gerektiği aşikârdır. Aksi takdirde, bu enerjiyi kontrol etmek ve kullanmak, felaketlere yol açabilir.
Eğer biz de aynı hataları tekrarlarsak, tarihin en büyük kaybolan uygarlığının, Atlantis’in dramatik sonunu tekrar yaşamamız kaçınılmaz olabilir. Tufanlar, felaketler ve dünya üzerindeki dengeyi bozacak olaylar, insanların kozmik enerjiyi doğru kullanmaya başlamadan önce engellenmelidir.
Kaynakça
• Edgar Cayce, Atlantis ve Kristal Enerjisi
• Dolores Cannon, Kayıp Uygarlıklar ve Kozmik Bilgelik
• Helena Blavatsky, Gizli Doktrin
• David Icke, Dünyayı Yöneten Gizli Güçler
• Graham Hancock, Tanrıların Büyücüleri
• Robert Bauval, Orion Bağlantısı
• Christopher Dunn, Giza Güç Santrali: Piramitlerin Gerçek Amacı
• Nikola Tesla, Kablosuz Enerji Transferi Üzerine Çalışmaları
• Klaus Schmidt, Göbeklitepe: Tarihin Sıfır Noktası
Bunlar da ilginizi çekebilir
"Tavan Arası" Dergisi 2. Sayısıyla Dijital Yayın Hayatında: Sanatın Işığında Farkındalık Vurgusu!
Kültür, sanat ve edebiyatın dijital adresi "Tavan Arası" dergisi, Kasım 2025 tarihli 2. sayısı ile okuyucularıyla buluştu.
3 saat önceMaya Uygarlığının En Eski Anıtı: Evrenin Haritası Olabilir
Meksika'nın Tabasco eyaletinde keşfedilen devasa Aguada Fenix anıtı, yapılan son araştırmalara göre yalnızca büyük bir yapı değil, aynı zamanda evreni sembolize eden bir 'kozmogram' olarak inşa edilmiş olabilir.
8 saat önceArtvin'de 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü Coşkusu: Tüm Halkımız Davetli!
Artvin Valiliği ve Artvin Orman Bölge Müdürlüğü'nden Ortak Çağrı: "Yeşil Vatan Sevdalılarını Fidan Dikimine Bekliyoruz."
9 saat önce

